AHİ EVRAN ve AHİLİK KÜLTÜRÜ
Anadolu’da Ahilik esnaf teşkilatının kurucusu olan büyük alim. İsmi Mahmud bin Ahmed el- Hoyi, künyesi Ebül-Hakayık lakabı Nasuriddin ünvanı Nimetullah’tır.
Doğum ve ölüm tarihleri kesin bilinmemektedir. Batı Azarbeycan tarafından bulunan Hoy kasabasında doğmuştur. Ahilik teşkilatının kurucusu olan bu büyük zat zamanın en büyük Alimlerinden Fahreddin-i Razi hazletlerinin derslerine devam ederek çeşitli ilim dallarından zahiri ilimleri öğrenmiş, diğer taraftan da Ahmet Yesevi hazretlerinin talebelerinden tasavvuf ve gönül ilmini almıştır. Kısa sürede manevi olgunluklar ve yüksek derecelere ulaşmış, tevsir, hadis fikıh, kalem ve tıp ilimlerinde derin bir alim ve büyük bir veli olmuştur.
İnsanlara kardeşlik ve beraberliği aşılamak için hocası Evhadüddin ile birlikte Anadolu’ya gelmiş, burada hocasının kızı Fatıma Bacı ile evlenmiş ve Anadolu şehirlerini birer birer dolaşmıştır. Bu arada yaklaşan Moğol istilasına karşı da Anadolu halkının metanetinin arttırılmasını ve teşkilatlandırılması için bütün gücüyle çalışmıştır. Hocasının vefat etmesi üzerine yerine geçmiş ve Kayseri’ye yerleşmiştir. Burada debbağık ( Dericilik) yaparak kendi elinin emeği ile geçimini temin etmiş ve halkı irsad etmeye devam etmiştir. Kendisine sorulduğu zaman Debbağlık sanatların en kutsalıdır. Çünkü sabır ve tahammül gerektirir demiştir.
Ahi Evran daha çok esnaf ve sanatkarlar tarafından sevilmiştir. Burada hareketle hemen şehir ve kasabalarda kardeşlik manasına gelen Ahilik Teşkilatını kurmuş ve kısa zamanda Anadolu’nun büyük bir bölümünde toplanıp sohbet edebilecekleri, birbirlerinin ilimlerinden istifade edebilecekleri dergahlar yaptırmıştır.
Bugünkü manada Esnaf teşkilatı diyebileceğimiz bu kuruluş esnafı bir çatı altında toplamış ve örgütlenmesini sağlamıştır. Bu arada Moğol istilasına karşı halkı uyarmaya ve istiladan kaçanlara yardım etmeye bütün gücüyle destek vermiştir.
Onun bu kadar başarılı oluşundan ve çevresinin genişlemesinden rahatsız olanlar Anadolu Selçuklu Devleti’ne karşı yapılan bir olaya adını karıştırarak hapse girmesine neden olmuşlardır. Hapiste kaldığı beş yıl süre içinde Moğollar Kayseri’yi de istila ederek bir çok kişiyi şehit etmişler ve hanımı Fatıma Bacı’yı da esir almışlardır.
Bu hadiseden sonra Ahiler Anadolu’nun her yanında Moğollara karşı amansız bir mücadele vermişlerdir.
Ahi Evran hapisten çıktıktan sonra Kayseri’ye gitmiş , orada da Kırşehir ( Gülşehir)’e gelerek hayatının sonuna kadar burada kalmıştır. Burada Ahilik Teşkilatını köklendirip geliştirmiştir. Sanat, ticaret ve mesleğin olgun kişilik, Ahlak ve doğruluğun içiçe geçmiş bir alaşımı olan Ahiliği büyük kitlelere benimsetmiştir. Anadolu Türküne alın teri ile geçinme, başı dik, kendine güvenli ve minnetsiz yaşama yeteneği kazandırmış, bu ruhu onlara aşılamıştır. Kısa sürede etrafında fek çok insan toplanmıştır.
Ahi Evran-ı Veli’nin 93 yaşında Kırşehir’de vefat ettiği bilinmektedir.
Daha sonraları bir kısım ahiler Osmanlı Beyliği’nin emrine koşmuşlar ve üç kıta’a da altı asır at oynatacak olan Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunda önemli rol almışlardır. Mesela bir Ahi Olan Şelh Edebali kızını Osman Bey’le evlendirmiş ve onlara Ahilik yolunu öğretmiştir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda olduğu kadar yayılıp genişlemesinde de ahilerin çok büyük rolleri olmuştur. Hatta Osmanlı Ordusuna yetecek kadar ayakkabı, kılıç ve kalkan imal ettikleri gibi İmparatorluğun en sıkışık dönemlerinde İran’a olan borçlarını Ahi kooperatifi vasıtasıyla ödemişlerdir.
Türk esnafının teşkilatlanması yönünde büyük hizmetler yapan Ahi Evran-ı Veli bütün bu hizmetlerinin yanında bir çok eser de yazmıştır. Araştırmacılar ona ait yirmibir eser tespit etmişlerdir. İşte onlardan bazıları:
Metali’ün-iman
Tebsrat’ül-Mübtedi ve Tezkiret’ül-Müntehi,
Et-Teveccüh’ül-Etemm,
Menacih’i Seyfi,
Medh-Fakr ve Zamm-i Dünya.
Ahilik, köylere, kasabalara kadar yayılan en küçük teşkilatından en büyüğüne kadar milli birlik ve beraberliği, karşılıklı saygı ve sevgiyi, sosyal dayanışma ve yardımı temel alan ilkeler sayan el birliği, gönül birliği ve kardeşlik havası içinde din ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlı, köklü, sağlam, düzenli ve milli bir toplum kurmayı amaç bilen tarikat niteliğinde bir kuruluştur. Bu kuruluşa “ Fütüvvet” adı da veriliyordu. Kendine özgü töreleri ve zaviye adıyla tanınan dernekleri vardı. Üyeleri daha çok meslek sahibi esnaftan kişilerdi. Küçük sanatların gelişip yayılmasında, sanat erbabının geleneksel kurallara göre yetiştirilmesinde, ekonomik hayatın düzenlenmesinde büyük faydaları görülmüştür.
Fütüvvet ve Ahilik’in tarihi eski olmakla birlikte, Anadolu’da onun kurulması ya da teşkilatlanmasında Ahi Evran’ın öncülük ettiği söyleniyor ve Ahi Evran bu örgütün piri sayılıyordu.
Ahilik, sanat, ticaret ve mesleğin olgun kişilik,ahlak ve doğruluğun iç içe girmiş bir karışımıdır. Ahi diye anılan kişi kesin olarak bir sanat, ticaret ya da meslek sahibidir. O, bununla beraber olgun, ahlaklı, merhametli, iyilik sever ve her işinde, her davranışında dürüst ve güvenilir bir kişidir.
Ahi kelimesi Arapça’dan Türkçe’ye “ kardeş- birader” anlamı ile geçmiş ve Türkçe’de geniş kapsamlı bir kavram haline gelmesinin yanında “ cömert-yiğit” anlamlarını da kazanmıştır. Gerçekten de Ahilik’te cömertlik çok önemli ilkelerdendir.
Ahilik; kahramanlık ve dini nitelikler içeren Fütüvvetnamelerin yanında 1000’e yakın düzenleyici kurala sahiptir. Bu kurallar sadece insanın dış dünyasını değil, iç dünyasını da düzenleyecek niteliktedir.
Bu çerçeve içindeki düsturlar ise şöyledir:
ELİNİ, SOFRANI, KAPINI AÇIK TUT.
GÖZÜNÜ, DİLİNİ, BELİNİ BAĞLI TUT.
Ahilik, tasavvufi inançlar içinde hırsızlık ve haramdan uzak durmayı, namuslu olmayı, sır saklamayı, kötü söz söylememeyi telkin eden ahlaki prensipleri yaymış; iyi, doğru ve güzele dönük, kardeşçe yaşama ilkeleriyle Osmanlı Devletinin Sosyal ve Ekonomi düzeninde ilk esnaf teşkilatını kurmuş ve devletin yardımcısı olmuştur. Ahilikte kalfalığa geçişi sembolize ede8n “ Şed Kuşatma” vardır.
Ahi, birkaç iş ve sanatla değil, yeteneğine en uygun olan tek bir iş veya sanatla uğraşandır. Ahi, doğru olmalı, emeğiyle hak ettiğinden daha fazlasını kazanma yoluna sapmamalıdır.
Ahi, işinin veya sanatının geleneksel pirlerinden, kendi ustasına kadar bütün büyüklere isten bağlanmalı sanatında ve davranışlarında onları örnek almalıdır. Ahi kazancını geçiminden arta kalanını, tümüyle yoksullara ve işsizlere yardımda kullanmalıdır.
Bütün Ahilere yönelen düsturların yanı sıra, Ahiliğin, kadınlar kolu olan Bacıyan-ı Rum ( Anadolu Bacıları) için; aşına, işine, eşine sahip ol düsturu ayrıca önem kazanmıştır.
Ahilik teşkilatının kurulaması ile şu sonuçlar doğmuştur:
1-Türklerin göçebe hayattan yerleşik hayata geçişini hızlandırmıştır.
2-Müslüman olmayan yerli halkın elindeki sanat ve ticaret hayatına Türklerin katılması ile , bu konularda canlılık başlamıştır.
3-Türk esnaf ve sanatkarları arasında sıkı işbirliği ve karşılıklı yardımlaşma duygusu gelişmiş ve iyi ahlak kuralları halk arasında yayılmıştır.
Ahilik, kendi kural ve kurumları ile III. Ahmet ( 1703-1730) dönemine dek sürmüştür. 1727 yılında “ Gedik” denen bir sistem uygulanmaya başlanmıştır. Bu tür esnaflık ve sanatkarlık 1867 yılına kadar devam etmiştir. Kırım Harbinden sonra I. Abdülmecid’in ( 1839-1861) 1856’da yayınladığı “ Islahat Fermanı” ile Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün uyruklarının her türlü sanat, ticaret ve meslekleri serbestçe yapabilmeleri kabul edilince 1860 yılında bütün “ Gedik Beratları” iptal edilerek Ahi teşkilatı da sona ermiştir.
ŞED TÖRENİ
Şed, görünüşte bir esnaf merasimidir. Anlatmak istediği mana hayatımızı kuşatan ihtiyaç maddelerinin mamul hale getirilişinde, kalite ve standart da muvaffak olunduğunu, kalite ve standart ölçülerine göre iş yapabilecek bir sanatkarın yetiştiğinin ilanıdır.
Şed eğitilip yetiştirilen çırakların ustalık icazetini aldıkları törende bellerine bağlanan pamuktan veya yünden yapılmış peştemale verilen addır. Beşe bükülüp üçe katlanan şed hurma yaprağından örülme tepsi içinde üçe katlanmış seccade ile birlikte törenin başı Ahi Baba’ya sunulur.
Çarup çekme (süpürme), hediye verme, nasihat etme, el öpme törenlerinden sonra hazırlanan şed, usta adayının beline bağlanır mesleğinde kullanacağı aletlerden bazılarıyla sanat sırları verilir.