25/02/2012
Siz hep istiyordunuz, şimdi yayınlıyoruz
Anılarımızdan çıkmayan Kırşehir ve Yeni Çarşı…
Sevgili okurlarım 2007 yılı başlarında kaleme aldığım ve “Anılarımızdan çıkmayan Kırşehir ve Yeni Çarşı” yazısını pek çok hemşehrimizden ve okurlarımızdan gelen yoğun istek üzerine bu köşemde yeniden yayınlamak istiyorum.
Böylece Kırşehir ve Yeni Çarşı’nın eski durumunu bilmeyen okurlarım bu şekilde öğrenmiş olacaklar.
Kırşehir Yeni Çarşı her geçen gün değişiyor. Bugün dededen toruna geçmesi gereken işi, bırakın torunu oğulları bile sürdürmüyor. Sürdüremiyor ne yazık ki…
Geçtiğimiz yıllarda Yeni Çarşı’nın en eski tüccarlarından Ticaret ve Sanayi Odası eski başkanlarından Sadettin Doğangün’ün ölümünden sonra Vali Mithat Saylam’ın yıkıp bugünkü hale getirdiği, pek çoğumuzun yakından tanıyıp bildiği iki katlı Yeni Çarşı’nın son elli yıllık durumuna şöyle bir göz atarak anılarınızı o günlere götürmek istiyorum.
Belediye karşısında bulunan bugünkü Merkez Taksi durağı girişinden başlayarak o günkü şehrimizin yerli esnaflarını kendi yaptıkları iş ve meziyetleriyle anlatalım isterseniz.
Her gün sabahın erken saatinde Yenice Mahalle'den elinde sepetiyle yürüye yürüye çarşıya gelen, orta boylu, güler yüzlü, cebinden hiç eksik etmediği kaşıklarıyla çok güzel oynayan, Kırşehir'in ilk, Millî Piyango bayilerinden Cakcağın Mehmet Bıyıklı, bitişiğindeki komşusu olan, uzun yıllar Şehir Un Fabrikası bürosu olarak kullanılan ve burada görev yapan şehrimizin en saygın ve köklü ailelerinden Ekincilerden Rahmi Erdem, hemen yanındaki dükkânda ise Mehmet Çanta'nın bakkalı vardı. Bu dükkânların önünde esnaflarla koyu bir sohbet yapılırdı. Sohbetin baş kahramanlarından Recep Baycan, Bıyıklı Galip gibi daha başkaları da katılırlardı.
Yeni ikinci Çarşı'nın hemen girişindeki sol taraftaki ilk dükkan Tosunburnu'lu Süleyman Genç Hoca'nın manifaturacı dükkânı vardı. Yanındaki dükkânda ise en az elli yıl kırtasiyecilik ve yayın evi olarak Kırşehir kültürüne hizmet veren Ali Baytok bulunuyordu, iki dükkân altında ise ayakkabıcı Hasan Tıraş, onun karşısında da camcı Bekir Yastıman vardı. Onun yanındaki dükkânda da bugün aynı dükkânlarda Kırşehir'in en eski tüccarı olarak hizmet veren, Uzun Çarşı'daki terzi dükkânını buraya taşıyan Yılmaz Berk'in babası Asaf Berk'in işyerini daha dün gibi hatırlıyorum.
Bugün alt köşede sarraf olan dükkânda ise Millî Piyango'dan çıktığı ikramiye ile dükkânları satın alan ve her gün Jawa motora binip gezen, Orhan ve Burhan Işıklı'nın kardeşi İbrahim Işıklı, karşı sokağa geçtiği zaman sol tarafta bugün sarrafların oturduğu yerde ise Ziya Keleş'in büyük bir bakkal dükkânı bulunuyordu. Sol bitişiğindeki köşede de Ali Cihan'ın dükkânı vardı. Üst katında ise Emin Yenice terzilik yapıyordu.
İkinci Çarşı'nın bu sokağında ilerlerken sağ tarafta Kırşehir'in en eski esnaflarından Yahyalardan inşaat malzemeleri, boya, korniş gibi malzemeler satan Saim Selçuk'un dükkânı, yanında da Özbağ'lı Muzaffer Özdemir’in işyeri vardı. Bitişiğinde ise Kırşehir'in ilk sarraflarından Ali Rıza Mutlu’nun oğulları ile birlikte işlettiği sarraf, Philips ve Jawa motosikletleri bayiliği yapan güzel bir işyeri bulunuyordu. Tam karşısında ise Vehbi Çobanoğlu'nun oğlu Sait Çobanoğlu ile yanı başında ise Arif Alkan ve Hasan Hangül'ün manifaturacı mağazaları, bitişiğinde ise Özbağlı halıcı Asım Durdu'nun işyeri vardı. Yine hemen yanında halein İzmir’de yaşayan, Aşıkpaşa Mahallesi Muhtarı terzi Arif Ekiz'in dükkânı, az ileriki karşıda ise bugün bölünmüş küçük küçük dükkân haline getirilmiş, Yenice Mahallesi'nin eski muhtarlarından Kağnıcıların Yılmaz Kocaman’ın züccaciyeci dükkanı, bitişiğinde Kırşehir'in dürüst esnaflarından çok güzel vitrini ve mağazası olan, bugünkü Coşkuntuna Oteli'nin sahibi Galip Coşkuntuna'nın kayınbabası olan, tanıdığım ve bana göre tam bir Ahi esnafı olan ve geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da vefat eden Turgut Iğdır'ın tuhafiye dükkânı vardı. Karşısında ise Kırşehir'in eski terzilerinden Şükrü Seçilmiş'in terzihanesi, yanında ise sabah namazında bütün çarşıyı gezdikten sonra en erken dükkânını açan ve geçtiğimiz yıllarda vefat eden kitap, kırtasiye ve kolanyacılık yapan Ahmet Artuk'un işyeri bulunuyordu. Bitişiğindeki komşusu ise yine Kırşehir'in ve bu çarşının dürüst esnaflarından halıcı Şükrü Tanca ve kardeşinin mağazası vardı. Alt köşedeki dükkânda ise uzun yıllardır İstanbul Sirkeci'deki Doğubank İş Merkezi'nde döviz bürosu bulunan Muteber Tabar ve kardeşlerine ait toptan şekerin yanında çeyrek, yarımlık ve gremse altın satılan işyerleri vardı
Yeni ikinci Çarşı'nın sağ tarafına döndüğümüzde Akçaağıllı Koca'ların ziraat aletleri işyerinin yanında yine Kırşehir'in en eski tüccarlarından, babadan oğula intikal etmiş, Kırşehir'in örnek tüccarlarından, hile yapmayan, kimseyi kazıklamayan, fahiş fiyatla mal satmayan İbrahim Işıklı'nın hırdavatçı dükkânı bulunuyordu.
Çarşı Camii'ne doğru döndüğümüzde ise karşısında bugün sarraf, terzihane, manifaturacıların bulunduğu iki katlı iş hanının üst katında yıllar önce Kırşehir'in veteriner dairesi bulunuyordu. Bugün Murat İş Hanı ve Grup İş Hanı'na doğru giden yerler ise tamamen kavaklıklar ve kerpiçten yapılmış yıkık, virane olmuş evler vardı. Öztürk İş Hanı'ndaki Veteriner dairesi burada kalktıktan sonra Dursun Yastıman'ın Yeni Çarşı'daki Yılmaz Berk'in dükkânının bitişiğindeki matbaasını biz buraya taşımıştık. Biz burada Dursun Yastıman'ın "Yeni Kırşehir" gazetesini uzun yıllar çıkartmıştık. Daha sonra benim sahibi olduğum "Kılıçözü" gazetesini yayınladık. Bu iş hanının alt katında ise İhsan Yeğen’in baharatçılığının yanında beşik, ekmek tahtası gibi ağaç ürünlerin satıldığı işyeri yardı. Çarşı Camii'nden yana bitişiğinde ise Mehmet Ali Ökse kırma masa, ağaç sandalye gibi büro malzemeleri satıyordu. İki dükkân altında da çarşıya ait umumi hela vardı, yani günümüzün diliyle tuvalet ya da wc.
Benim gazete dağıttım 1960'lı yıllarda yakından tanıdığım, eli yüzü nurlu, ak sakallı, beyaz pardösülü, Hacı Cemal Ülgen ve oğulları Ahmet ve İbrahim'in işlettiği İki Kardeşler'in billuriye dükkânı vardı. Daha sonra İbrahim Ülgen'in İstanbul'a göçmesinden sonra Ahmet Ülgen burada uzun yıllar oğullarıyla birlikte Mobilgaz ve beyaz eşya satışı yaptıktan sonra satıp yaklaşık 20 yıl önce Antalya'ya yerleştiler.
İki Kardeşler'in üst katında bulunan çay ocağında ise şehrin hamalları, seyyar satıcıları durur, satılmak üzere çarşıya getirilen deri, çekirdek, yumurta, eski halı, kilimleri alırlar, onlarda başkalarına satarlardı. Ve burayı anlatırken burada gördüğüm ve hâlâ unutamadığım bir anımı da kısaca anlatayım. Diğer bazı kahvehanelerde de yapılırdı ama burada belirttiğim bazı esnaflarla, seyyarlar ve hamallar domino taşı oynarlardı. Bu oyunu burada en güzel oynayan, oynarken kahvehanedeki bütün insanlar etrafına toplanır, heyecan, kahkaha doruğa çıkardı. Domino oyununun baş kahramanı hareketleriyle, mimikleriyle, konuşmalarıyla, herkesi gülmekten kırıp geçiren hamal İbrahim Sarı'ydı. Hamal İbrahim Ağa oyun oynarken birden hoplar, masanın üstüne çıkardı. Alkış tufanı işte o zaman kopardı. Oyunun bitiminde Kale'nin eteğindeki Recep Yüzügüldü'nün fırınına çarşı esnafı tava verirlerdi. Yenen de, yenilen de, seyirciler de hep birlikte bu tavayı afiyetle yerlerdi.
İki Kardeşler'in iki dükkân üstünde de bugün Ahmet Artuk'un oğlunun marketi bulunan yerde Aklıyuka'nın oğlu Mümtaz Gürses'in Milangaz dağıtım yeri vardı. Yeri gelmişken belirteyim ben bu çarşı esnaflarına gazete dağıtırken ta o zaman görüşüp tanıştığım, dostumuz ve arkadaşımız olan Cahit Gürses de ağabeyi Mümtaz Gürses'in tüpçü dükkânında sepetli motorla tüp dağıtırdı. Birkaç dükkân ileriye geçtikten sonra geçen yıllarda kaybettiğimiz Sadettin Doğangün'ün Üçüncü Çarşı'daki çivi, boya gibi inşaat malzemeleri satan işyeri bulunuyordu.
İleride eski Atatürk heykeline doğru çıktığımız meydanın sol karşı tarafında çarşının eski esnaflarından Mehmet Cingi ile berber Rasim Ekiz'in dükkânı vardı, iki dükkân arkasındaki dükkânların üstünde de Kırşehir'in meşhur Çardak Kahvehanesi bulunuyordu. Hilmi'nin Kahvesi olarak bilinen bu mekân genellikle sakin olurdu. Çarşı esnafı çaylarını buradan içerdi.
Bütün bunları yazarken amacım Kırşehir'in o eski esnaflarını bugünkü nesillere hatırlatmak ve anılarınızı o günlere götürmektir. Çünkü bugün birer birer yok olup giden o eski değerlerin yerleri de dolmadı ne yazık ki.
Hiç unutmuyorum o günkü esnafların büyük çoğunluğu öğleyin tava yemeği yapar, hep birlikte yerler, içerler, birbirlerinin senetlerini öderler, birbirlerine kefil olurlardı. Hepsi de çarşının içinde hatırlı, mağazaları dolu esnaflardı.
Çarşı Camii'ni bütün esnaflar doldururdu. Sabah namazını kılıp işyerlerini açarlar, akşam namazıyla birlikte kapatırlardı.
Bugün yukarıda saydıklarımdan hiçbir şey kalmadı. Onlar hep anılarda kaldı. Şimdi bu işyerlerinde, köşe başlarında sarraf dükkânı ve konfeksiyon mağazaları gibi küçük işyerleri var.
Gelecek yazımda da Üçüncü ve Kale Eteği'ni, Mithat Şaylam Caddesi'ni yazmak, anılarınızı tazelemek istiyorum. Çünkü özlediğim, anılarımdan çıkmayan o güzel Kırşehir'i yazmak benim için onur kaynağı.
Bu bölümün sonunda yukarıda isimlerinden söz ettiğim, isimlerini hatırlayamadığım ve ebediyete intikal eden bütün hemşehrilerime Allah'tan rahmet diliyorum.