Yunus Emre, yüzyıllardan beri susmayan bir ses, gönüllere taht kurmuş bir sultan ve Allah’ın katında yüksek bir mana önderidir. Türk ve İslam ruhu ile en güzeli söyleyerek insanlığa yol göstermiştir. O, şiirlerinin güzelliği ve eşsizliği ile büyük Türk milletini gönül evinden vurmuş; onun tek vücut olmasında, en önemli yapı harçlarından birisi olmuştur. Onun büyüklüğü Anadolu’dan Azerbaycan’a, Tuna’dan Türkistan boylarına kadar yayılmıştır.
Bugün Anadolu’nun hemen her kent veya kasabasında, ıssız dağ başlarında, çoğunun adlarının dahi bilinmediği için “…. Dede” veya “…. Baba” diye adlandırılan, halkın hâlâ tazimle ziyaret ettiği nice kutlu sayılan mezarlar vardır. Bazen halkın, bu mezarların gerçek sahibini unutarak, sevdikleri kimselere atfettikleri de görülmektedir. Bu sevilen gönül sultanlarından biri de Yunus Emre’dir. Anadolu'nun on ayrı ilinde mezarı olduğunun ileri sürülmesi, Yunus Emre’nin Türkler tarafından ne kadar sevildiğinin ve benimsendiğinin bir göstergesidir.
Hayatı hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz Yunus Emre ve yaşadığı döneme ait en doğru bilgileri Hacıbektaş-ı Velî Velâyetnamesi ve Sivrihisarlı Baba Yusuf’un Kitab-ı Mahbub-ı Mahbub adlı eserlerinden almaktayız. Bu eserler incelendiği zaman, Yunus’un hayatında önemli yer tutan birçok kişi ve yer adlarıyla karşılaşıyoruz. Bunlardan Kır Şehri, Suluca Kara Höyük, Sarıköy, Sivrihisar, Sarıkaraman gibi yer adları dikkate alındığında bütün bunların Kırşehir ile Aksaray illeri sınırları içinde yer alması; Kırşehir ili sınırları içindeki Ulupınar kasabasında yer alan mezarın Yunus Emre’ye ait olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Yunus’un nefis terbiyesi esnasında sık sık Hacı Bektaş-ı Velî, ile görüşmesi, Taptuk Emre’den dersler alması, ünlü şairin bu coğrafyada yaşadığını açık şekilde göstermektedir..
Hacı Bektaş Velâyetname’sinde adı sık sık geçen Sivrihisar yerleşim yeri, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesi değildir. Çünkü Hacı Bektaş-ı Velî Velâyetnamesi’’nde, İbn Bîbî’nin Selçukname’sinde, Sivrihisarlı Baba Yusuf’un halen Konya’da bulunan 401 sayfalık Kitab-ı Mahbub-i Mahbub adlı eserinde, Kerimüddin Mahmud’un Müsameret-ül Ahbar ve Müsameret-ül Ahyar isimli eserlerinde sık sık geçen Sivrihisar Kalesi ve Sivrihisar köyü bilgisini Merhum Abdülbaki Gölpınarlı ve diğer bazı yazarlar yeterince güvenli bularak, belki de hiç araştırma gereği duymadan, Yunus’un Eskişehir iline ait Sivrihisar ilçesinde yattığı hükmüne varmışlardır. Eskişehir Sarıköy’de yapılan bir tren yolu inşası sırasında bulunan sahipsiz bir mezarın Yunus Emre’ye ait olduğunun iddia edilip bölgeye Yunus Emre adının verilmesi iyi niyetli bir açıkgözlülüktür. Oysa Yunus’un hayatında önemli bir yeri olan Ortaköy’deki Sivrihisar Hacıbektaş’a 75 km, Eskişehir Sarıköy’e en az 400 km uzaklıkta yer almaktadır. Ulaşımın yaya yapıldığı o dönemin şartları düşünülürse Yunus Emre’nin hayatında önemli yeri olan Sivrihisar’ın, Ortaköy yakınlarında yer alan Sivrihisar Köyü, Sarıköy’ün ise bugün Sarı Karaman olarak bilinen yer olma ihtimali daha gerçekçidir. Ayrıca Selçuklu sultanı II. Mesut’un geliri yüksek olan Kırşehir’in güneyindeki Sivrihisar köyünü annesine ikta olarak tahsis etmesi de o dönemde bölgenin önemine işaret etmektedir.
Yunus Emre’nin yaşadığı dönemde Orta Anadolu’da Kırşehir’de bulunduğu Orta Kızılırmak bölgesinde toplanan Türkmenler Hacıbektaş, Aşık Paşa, Ahi Evran-ı Veli, Taptuk Emre, Ahmed-i Gülşehr-i gibi önderlerin ışığında gelişmiş, Yunus Emre’de bu atmosferden nasibini almıştır.13 yy batı Anadolu’nun Bizans tekfurları ile Müslüman Türk akıncıları arasında sürekli el değiştiren bir yer olduğu düşünülürse Yunus Emre gibi fikir önderlerinin Kırşehir etrafında toplanması daha iyi anlaşılacaktır.
Yunus’u doğru anlamak Taptuk Emre’yi çok iyi tanımaktan geçer. Çünkü Yunus’un insan sevgisini aldığı pınar Taptuk Emre’dir. Osmanlı ve Başbakanlık arşivleri incelendiği zaman Yunus’un hayatında önemli bir yer tutan Taptuk Emre’nin köyünün Kırşehir’in güneyinde Aksaray iline bağlı Ortaköy ilçesi sınırları içinde yer alan Taptuk Köyü olduğu anlaşılmaktadır. Niğdeli Kadı Ahmet’in 1333 yılında tamamladığı “Al-Valad Al Şafıyk Val-Hafid Al Haliyk’’ isimli eseri incelendiği zaman da Taptuk Emre’nin bu coğrafyada yaşadığı kesin olarak anlaşılmaktadır. Ayrıca Hilmi Ziya Ülken’e göre de Taptuk Emre’nin Kırşehir medreselerinde eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Hacı Bektaş-ı Velî Velâyetnâmesi’ne göre Yunus’un hocası Taptuk Emre’ye ait olan mezar bugün Taptuk Köyü’nün camisi içerisinde yer almaktadır. Aşağıdaki haritadan da anlaşılacağı gibi Kırşehir’in güneyindeki Sarıkaraman(Sarıköy) isimli yerleşim yerinin de Yunus’un hayatında ayrı bir yeri vardır.
Karaman’da bulunan mezarın ise Yunus Emre’ye ait olduğuna dair net bir bilgi yoktur. Karaman’da yatan kişinin 1512-1513 yılları arasında sağ olduğu anlaşılan Kirişçi Baba Tekkesi Şeyhi Karamanlı Katipzade Yunus Emre olduğu tahmin edilmektedir. Yunus Emre’nin yaşadığı dönemde Karaman isminin bir kent merkezi olmayıp, Konya, Aksaray ve Kırşehir topraklarını da içine alan geniş bir bölgenin ortak ismi olduğu; bugünkü Karaman kentinin Cumhuriyete kadar Ermenek diye anıldığı unutulmamalıdır.
Çiftçi Yunus yaşanan büyük bir kıtlık sırasında buğday almak için Sarıköy’den Hacı Bektaş’a gitmeye karar verir. Eli boş gitmemek için yolculuk esnasında topladığı alıçları Hacı Bektaş’a sunması pir’in çok hoşuna gider:
- “Sorun kendisine himmet mi ister, yoksa buğday mı?” der.Yunus :
-“ Ben himmeti ne yapayım. Çoluk çocuğum aç… Buğday isterim’’ der.
İsteği yerine getirilen Yunus kendisine verilen buğday ile yola çıkar. Hamamın olduğu yere gelince hatasını anlayarak yarı yoldan geri dönen Yunus, Hacı Bektaş’ın yanına varır:
- Buğdayları alın bana himmet verin… der. Hacı Bektaş ise;
- O geçti artık. Senin kilidini Taptuk Emre’ye verdik.
Sen git nasibini oradan al!... der.
Prof. İ. Hakkı BALTACIOĞLU’na göre bu olay Kırşehir topraklarında gerçekleşmiştir. Bugün bile Hacıbektaş ile Kırşehir arasındaki o hamamın kalıntıları halen varlığını devam ettirmektedir. Sarıköy ile Hacıbektaş(45 km) arasında yapılan bu yürüyüş bile Yunus’un Kırşehir’de olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Çünkü Eskişehir Sarıköy ile Hacıbektaş arası en az 400 km uzaklıktadır.
Dönemin
büyüklerinden olan, Sivrihisarlı Baba Yusuf’un Kitab-ı Mahbub-ı Mahbub adlı eserinde Hacı Bayram-ı Veli, Yunus’un mezarının bu topraklarda olduğuna bakın nasıl işaret etmektedir:
Azizlermiş hüsusa Yunus Emre,
İdermiş Zühd-ü uzlet uyup emre,
Bu yerlerdedur bu zümrenin mezarı,
Müşerref eylemüşlerdir diyarı.
Kırşehirli Albay Refik SOYKUT tarafından Ziyaret Tepe’de bulunan Yunus Emre’ye ait mezardan alınan 12 adet kemik, 1982 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Kürsüsü tarafından bilimsel tekniklerle incelenmiş; 600 yıllık olan bu mezarın çok gezen yetişkin, 60-70 yaşlarında bir erkeğe ait olduğu raporlarla tespit edilmiştir. Kemiklerde bulunan karbon miktarının yeterli olmaması nedeniyle yaş tespitinin tam yapılamamış olması da mezarın çok eski olduğunun bir göstergesidir.,
Devlet Planlama Teşkilatı, 1983-1987 yılları arasında yaptığı çok yönlü çalışmalardan sonra bölgeyi, Yunus Emre Millî Parkı olarak ilan etmiştir. Ziyaret Tepe etrafında her yıl binlerce ağaç dikimi yapılarak bölgenin güzelleştirilmesine çalışılmaktadır. Bugün bile bölgede çocuklara konan isimler arasında Yunus, Emre, Derviş, Eren, isimlerinin çok yaygın olması ve yöredeki alıç ağaçlarının çokluğu dikkat çekicidir.
Yukarıda saydığımız birçok neden göz önüne alındığı zaman ünlü Türk mutasavvıfı ve şairinin mezarının bu coğrafyada olması kesinlik kazanmaktadır. Bu nedenle Kırşehir ilinin Ulupınar Kasabası ile Aksaray iline bağlı Sarıkaraman(Sarıköy) Kasabası arasında yer alan 1267 rakımlı Ziyaret Tepe’de yatan ulu kişinin Yunus Emre olduğu kabul edilmiştir. Kırşehir ve Aksaray Valiliklerince Yunus Emre ile hocası Taptuk Emre için anıt mezarlar yaptırılmıştır. Her yıl Kırşehir ve Aksaray valiliklerince Yunus Emre’yi anmak üzere ortak törenler düzenlenmeye devam edilmektedir.