Keskin'deki folklorik oluşum ve Keskin türkülerinin anonimleşme sürecindeki
farklı ve ağırlıklı yerini vurgulayan bu söz, bir bakıma birbiriyle komşu bu üç
yörenin karekteristik özelliklerine de işaret eder.
Gerçekten de merhum Nida Tüfekçi ile en güçlü temsilcisine kavuşan "Sürmeliler"
diyarı Yozgat'ın kültürel kaynak zenginliğine, Neşet Ertaş'la en rafine yorumcusuna kavuşan Kırşehir türkülerinin
canlı ve dinamik yapısına biraz yakından baktığımızda, Keskin türkülerindeki
durulmuş lirizmi hemen farkederiz. İcra tavır ve
üslubu yönünden Yozgat türkülerine, müzikal yapı ve form itibariyle Kırşehir
türkülerine yakın duran Keskin havalarının, her iki yöre türkülerinin elekten
geçirilerek adeta yeni bir senteze tabi tutulduğu ağırbaşlı, klasik ezgiler
olduğunu söylemek mümkün. İşte Hacı Taşan bu seçkin türküleri, halayları çalıp
okuyan bir sanatçı olarak Keskin folklor musikisinde büyük ağırlığa sahip hemen
hemen tek sanatçıdır. Tabii Keskin havaları üzerine
yapılacak tüm estetik ve yapısal açıklamalar, bir anlamda Hacı Taşan'ın sanatını tahlil anlamına da gelecektir. Çünkü
Keskin türküleri onunla gelmiş geçmiş en usta yorumcusuna kavuştuğu gibi, Hacı
Taşan'ın ismi, sanatçı yeteneklerini sonunda kadar
kullandığı o güzelim Keskin türküleriyle adeta özdeşleşmiştir.
Evet "Keskinli mahalli sanatçı Hacı Taşan"ı ülke genelinde tanınan bir sanatçı yapan kültürel ve
müzikal ortama şimdi biraz yakından bakalım.
1930'da doğan Taşan, aslen
Kırtıllar köyünden. Kırtıllar o yıllarda "abdal" aşiretinin en yoğun olarak
yaşadığı köylerden biri. Büyük bozlak ustası Muharrem Ertaş da buralı ve Neşet Ertaş'ın
da doğum yeri Kırtıllar. Bu yoksul köyün toprakları
hiçbir zaman insanlarını varlıklı kılmaz, fakat dünyanın en zengin nağmelerini
içeren, en içli, en yanık türkülere can verir. Bozkırın ortasındaki bu fukara
köy, Anadolu halk müzikleri içerisinde en orjinal renk
ve anlatıma sahip bir tür "Anadolu blues"u olarak
nitelendirilebilecek bir müziğe, abdal/aşiret müziğine kaynaklık eder.
Bugün artık terkedilmiş metruk bir köy görünümündeki Kırtıllar'ı, başta ekmek parası derdi olmak üzere, çeşitli
sebeplerle zaman içinde herkes terk eder. Hacı Taşan'ın babası Abdullah Çavuş'da
o yıllarda Hacelobası'ndan evlendiği için oraya göçer.
Bağlamayı çok seven bir ana ile, yörenin ünlü
davulcularından olan Abdullah Çavuş'un dört çocuğundan biri olan Hacı Taşan,
oniki yaşlarında başlar saz çalmaya. Babası, o
zamanlar yörenin en namlı ustalarından olan Yusuf Usta'ya iyi bir saz yaptırır
ve tutar elinden küçük Hacı'nın, o günlerde Seyfeli(daha sonra Barak) köyünde
oturan üstad Muharrem Ertaş'a çırak verir. Ve böylece Hacı Taşan, bu müziğin tek
ve en etkili eğitim/öğretim şekli olan bir ustanın yanında çıraklığa başlar.
Muharrem Ertaş'ın çırağı
Muharrem
Ertaş, Hacı Taşan'ı yanına
alarak bugün hala bu müziğin hem öğrenildiği hem de en çok icra edildiği mekanlar olan düğünlere götürür. "Düğün çalgıcılığı" onlar
için çoğu zaman tek ve en önemli meslektir. Yeri gelmişken önemli bir konuyu bir
cümleye vurgulamakta yarar var: Çoğu zaman bu düğünlerdeki aşırı içki ve sefahat
ortamı bu insanların ruhen ve bedenen hızla yıpranmalarına ve dolayısıyla genç
yaşlarda ölüme sebep olmakta. Merhum Hacı Taşan 1983'te vefat ettiğinde 53
yaşında idi. Bu geleneğin bir başka usta sanatçısı merhum Çekiç Ali 39 yaşında
vefat etti. Bunun özellikle "ustalar" arasında adeta bir kader gibi
benimsendiğini tesbit ettiğimizi belirtelim. (Abdal
aşireti ve bozlaklar konusunda daha geniş için Kalan Müzik'in "Arşiv Serisi"nde
yayınlanan "Kalktı göç eyledi"adlı Muharrem Ertaş albümünün kitapçığına bakılabilir.)
1970
'lerden sonra önce radyo ve plak, daha sonra da
televizyon ve kaset gibi kitle iletişim araçlarını kullanarak daha geniş bir
pazara seslenme imkanına kavuşan yöre sanatçıları, yine
de düğünlerde çalmayı hiçbir zaman bırakmamışlardır. Bu,
şüphesiz aynı zamanda arz -talep konusu.
Ve böylece zaman içinde
kendiliğinden oluşan o çok büyük mahalli şöhretin dar kalıplarını kırarak geniş
kitlelere ulaşan, hatta tüm Türkiye'ye seslenen, o yöreye mensup ilk mahalli
sanatçı merhum Hacı Taşan olmuştur. Bunun hikayesini
kendisinden dinleyelim: "Askerliğimi 1950'de İstanbul Maçka'da yaptım. Askere
gitmeden önce çalıp söylemede bir hayli ustalaşmıştım. O sıralar rahmetli
Muzaffer Sarısözen yurdun her tarafını gezip türkü
derliyordu. Bir gün çıkıp Keskin'e geldi. Bizi Halkevi binasında topladı, o
günlerde yayınladığı Folklor Saati'nde yer vermek üzere seçme yapacağını
söyledi. Keskin'de bir hafta kalarak birçok mahalli sanatçıdan derlemeler yaptı.
Daha sonra seslerimizi radyoda yayınladı. Radyo ile ilişkim ilk böyle başladı.
Sarısözen bizi daha sonra zaman zaman Ankara'ya radyoya davet ederek çalıp söyletti. Sarısözen'den sonra Nida Tüfekçi, Mustaf Geceyatmaz ve Ali Can'larla
tanıştım ve radyoda programlar yaptım."
Neşet Ertaş'ın elinde sazı ile "radyoevine çıkmak" için ilk defa
Ankara'ya gelişi de bu olaydan sonradır: "Baktım bir gün radyoda Hacı emmim
türkü söylüyor. Babam Muharrem ustadan bellediği bir bozlak bu: 'Aman aşağıdan
Yusuf Paşam gelirken gelirken / Düşmanına karşı koyan
merd olur...' öyle bir heyecanlandım ki, yerimde
duramadım. 'Ben de gidip radyoya çıkacağım' dedim. 'Madem Hacı emmimin
söyledikleri radyoda çalınacak kadar kıymetli, o zaman benim okuyacaklarımı da
yayınlarlar' diyerek elimde saz, Ankara'ya, Sarısözen'in yanına geldim..."tabii Neşet Ertaş daha sonra, Hacı Taşan'la
birlikte, radyoda en sık program yapan mahalli sanatçılardan biridir artık.
Eserleri
:
Hacı Taşan'ın repertuar itibarıyla yöresinin dışına pek
çıkmadığını görüyoruz. Başta Keskin olmak üzere, Yozgat, Kırıkkale, Kırşehir,
Kaman ve Şereflikoçhisar gibi yerlerde dolaşmış, buraların bozlak ve halay
havalarını, türkülerini kendine has bir üslupla çalıp söylemiştir.
Son
yıllarında, Pir Sultan Abdal, Deli Boran, Seyit Süleyman, Derviş Ali ve Dertli
gibi halk şairlerinin şiirlerini çeşitli formlarda ezgilendiğini görüyoruz.
Gerek sözleri bu ünlü halk şairlerinin şiirlerine ait eserler,
gerekse anonim karakterdeki diğer eserlerine baktığımız zaman Hacı Taşan'ın repertuarını form ve içerik yönünden üç ana grupta
toplamak mümkün:
1.Türküler/Samahlar
2.Halaylar/Oyun havaları
3.Bozlaklar/Ağıtlar
Birinci
kategoriye giren pek çok türkünün yanında, Keskin Samahı olarak da anılan "Döndün mü benden yüzü dönesi"
sözleriyle başlayan eser, Hacı Taşan'ın repertuarında
bir istisna teşkil etmekte. İkinci grupta değerlendirilebilecek eserlerin
en bilinenleri şüphesiz "Arzu Kamber halayı" ile "Bugün ayın ışığı" adlı halay
türküleridir. Başta hocası Muharrem Ertaş'tan
öğrendikleri olmak üzere, Hacı Taşan'ın repertuarının
bozlak yönünden hayli zengin olduğu söylenebilir. "Ankara'da yedim taze meyvayı" sözleriyle başlayan Keskin'li Sefer'in ağıtı başta
olmak üzere "Akşamdan mı geçtin", "Erciyes'ten duman kalktı" ve "Giyindim
kuşandım gittim düğüne" benzeri ağıt türünde de hayli eser olduğu söyenebilir. Bunlardan sözleri kendisine ait olan var mıdır,
tam olarak bilemiyoruz ancak ünlü "Açtım perdeyi de turnamı gördüm" bozlağı için
kendisi şöyle bir hatırasını naklediyor:
"Necati adında çok sevdiğim bir
dostum vardı. Kırıkkale'de hapse düştü. Ziyaretine gider gelirdim. Bir gidişimde
'Hacı, içerde dolaşırken pencereden baktım ki bir turna kafilesi gidiyor,
duygulandım, bir dörtlük yazdım. Şunun sonunu da sen getir' dedi. Bunun üzerine
oturup şiiri tamamladım ve sazımla da çalıp okumaya başladım".
Tavır ve
üslubu
Merhum Hacı Taşan'ın, bir Muharrem
Ertaş gibi tiz perdelerde de aynı gücü ve parlaklığı
koruyan tiz bir sesi olmamasına rağmen, kendi rengi ve sınırları içinde güçlü
bir sese sahip olduğunu söylemek gerekir. Önemli olan daha ziyade bu sesi
kullanma tavır ve şeklinden doğan üsluptur ki, bu konuda ismi, "üslup sahibi
mahalli sanatçılar" ın başında anılsa yeridir. Gür ve
dolu bir ses, sesi bazen öne, bazen geriye atan bir ağız ve nefes kullanımı,
özellikle tizlerde başarıyla uyguladığı kafa sesi, bazen sert, bazen yumuşak
trillerden oluşan gırtlak nağmeleri ve doğal
vibrasyonlarla zenginleşen renkli bir okuyuş tarzı... Ve hemen hemen bütün bu tekniklerin ya da benzerlerinin bağlamaya
adaptasyonu ile ortaya çıkan lirik ve canlı bir bağlama çalma üslubu...
Orta Anadolu müzik geleneğinde kendine has bir çizginin temsilcisi olan
Hacı Taşan'ın sanatı ile ilgili elbette çok şey
söylenebilir. Kendisiyle beraber Çekiç Ali ve Neşet Ertaş gibi sanatçıların da ustası olan Muharrem Ertaş'ın Hacı Taşan üzerindeki bariz etkisini belirtmek
gerekir. Fakat Hacı Taşan'ın hiç bir zaman taklide
düşmediğini, kendi tavır ve üslubunu kısa zamanda bulduğunu ve kendi ustalığını
konuşturduğunu biliyoruz. Hacı Taşan'ın bu "nevi
şahsına münhasır" sanatçı kişiliği üzerinde Keskinli olmasının ağırlıklı yönünü
vurgulamak gerekir. Çünkü Keskin Orta Anadolu'nunen
zengin halay bölgelerinden biri olduğu kadar, bu halayların eşlik sazı olan
davul zurnanın da en iyi icra edildiği yörelerden biridir. Hacı Taşan'ın saz çalma ve türkü söyleme üslubunda bariz bir
davul zurna tesiri vardır. Öte yandan Keskin, yazının başında vurguladığımız
coğrafi konumu bu konumdan kaynaklanan kültürel zenginliğini müzikal zenginliğe
dönüştürebilecek bir sanat potansiyeline her zaman sahip olmuştur. Yöredeki
Alevi-Bektaşi kültür birikimini de kendi kültürel potasında eriterek başarılı
sentezlerin ortaya konulduğu Keskin musıki folkloru,
Hacı Taşan'la en güçlü yorumcularından birine
kavuşmuştur.
Ailesi
Aslen Yozgat/ Yerköy'ün "teflek" abdallarından olan karısı Naile Taşan, en küçük oğlu
Sondur Taşan'la birlikte, Akdere'de, metruk bir gecekonduda kendi tabiri ile "çile
doldurmaya devam ediyor". Fethi, Seyfettin, ve Sondur
adında üç erkek, Bahalı, Nazlı, Güler, Sevda ve Sevdur
adlı beş kızı olan Taşan ailesinin erkek evlatları, atalarından, dedelerinden
görüp öğrendikleri şekilde düğünlerde çalarak ekmek paralarını kazanmaya
çalışıyorlar. Taşan soyadı ile bugün Keskin'de aktif sanat hayatını
sürdürenlerden Kudret Taşan ve kardeşleri ise Hacı Taşan'ın yeğenleri...
Repertuarındaki bozlaklar
arasında göçebe Türkmen aşiretlerinden biri olan Cerit
aşiretinin göç ve iskan meseleleri ile ilgili bozlaklar
da bulunan Taşan'ın Cerit
Türkmenlerinden olma ihtimali hayli kuvvetli. Öte yandan bizzat karısının
ifadesine göre, kendisi Ceritlerden olduğunu
söylermiş. Cerit aşiretiyle ilgili kaynaklardaki
mevcut bilgi de Taşan'ın Cerit olma ihtimalini güçlendiriyor:
"Bozulus'un Orta Anadolu'ya gelmesinden sonra ikiye ayrılarak
bir kısmının Yeni İl Türkmenlerinin içine karıştığı tesbit olunan Ceritlerin diğer bir
bölümü ise Keskin havalisindeki Bozulus içinde yer
almakta idi.(...) Hükümetin Keskin havalisindeki Bozulus Türkmenlerini Rakka
bölgesine yapılan iskana tabi tutmasının yanında, Beliç nehri boylarına yerleştirilen Cerit aşireti bir müddet sonra yavaş yavaş iskan mahallini terk ederek Çiçekdağı, Kırşehir ve
Bozok(Yozgat)tarafına dağıldılar. Geride kalanlar ise
'giden evlerimiz gelmedi' diyerek üçer beşer kaçıp onlara katıldı. "Sözlerinin Dadaloğlu'na ait olduğu sanılan Hacı Taşan'ın söylediği pek çok bozlaktan biri olan şu bozlak
özellikle bunu anlatır:
Cerit Irakka'dan sökün edince
Açılsın Urum'un yolu Cerid'in
Silsüpür oğlu Fettah beyim
ölünce
Kırıldı kanadı kolu Cerid'in
Tanpınar ve "Billur Piyale"
Hacı
Taşan'ın çalıp okuduğu türküler arasında, farklı
kaynaklardan geldiği ve bir başka kültürel zenginliğe dayandığı belli olan öyle
türküler var ki, bunlardan biri de elinizdeki albümde de yer alan "Billur
Piyale" adlı eserdir. Folklor ve türküler üzerine henüz aşılamamış
titiz ve dikkatli yorumlar, bakış açıları getiren ünlü kültür ve edebiyat adamı
Tanpınar, bu türkünün Erzurum'da karşılaştığı varyantı ile ilgili, "Beş şehir"
adlı eserinde ilginç yorumlarda bulunur: "Bin türlü acemiliği, saflığı, içinde
bu küçük parça baştan aşağı incelik, zevk, lezzettir. Gerçekten billur bir kadeh...Belki büyük bin geleneğin son tezgahında yapıldığı
için küçük bir çatlaklığı, tadını artıran bir donukluğu var... Fakat mesela
Behzad'ın elinden çıkmış bir minyatür kopyası gibi
bütün bir tarz, bütün bir edadır. Asıl güzel tarafı bu küçük billurdan bütün
zevki, hayatı, düşünceyi, zaman telakkisini fışkırtan bestedir. Esnaf sıra
gezmelerinde söylendiği tahmin edilen bu türküye Orta Anadolu'da da
rastlanıyor.(...) "Billur Piyale" bizi "mahalle klasik" adını verebileceğimiz
orta sınıf musikisine götürür.. "Tanpınar'ın işaret
ettiği Orta Anadolu varyantının, bizzat Hacı Taşan'ın
çalıp okuduğu eser olma ihtimali oldukça yüksek. Çünkü bu türkünün derlendiği
kaynak kişi de Hacı Taşan'ın kendisidir.
Kalan
Müzik'in "Arşiv Serisi"nden daha önce yayınlanan Muharrem Ertaş albümü ve bundan sonra yayınlanması planlanan Çekiç
Ali albümü ile, Türk halk müziği coğrafyası içerisinde
her yönüyle farklı ve güçlü bir çizgiyi temsil eden Orta Anadolu abdal/aşiret
müziğinin en özgün ve rafine örnekleri yayınlanmış oluyor. Müzikoloji tarihi
açısından olduğu kadar Anadolu halk müziği tarihi ve genel musıki kültürümüz açısından da büyük önem arz eden bu "üç
bozlak ustası" ile ilgili çalışmayı büyük bir zevk ve heyecanla yaptığımı
belirtmek istiyorum. Benimle aynı heyecanı paylaşan Kalan Müzik sahibi ve
yapımcı sevgili Hasan Saltık'a, müziğimiz ve kültürümüz adına teşekkür borcumuz
vardır.
9 Mart 1983 tarihinde, geçirdiği üçüncü kalp krizinde 53 yaşında
kaybettiğimiz Hacı Taşan'ı bir kez daha rahmetle
anarken, aynı zamanda karısıyla teyze çocuğu olan üstad Neşet Ertaş'ın Hacı Taşan'a söylediği ağıtın içli sözleri ile noktalamak
istiyorum: